Tiyatro, uzun zamandır gitmek istediğim ama neden bilmiyorum bir türlü fırsat yaratamadığım bir şeydi benim için. İnsanın zaten aklında olup da, hayata geçiremediği o kadar çok şey oluyor ki.. Zamansızlık ve yoğunluğun, hayatın o hengamesinin arkasına sığınıyoruz işte..
Bir öğle arası, İBB Şehir Tiyatroları sitesine girip, üye oldum ve tabii ki üye olur olmaz istediğim oyundan bilet alamadım. Çünkü koltuklar o kadar hızlı doluyor ki, çok sıkı takip etmek gerekiyor. 1 ay sonrası için 12. Gece adlı oyundan iki bileti aldım sonunda.
Oyuncular: Bennu YILDIRIMLAR, Berk SAMUR, Doğan ŞİRİN, Erkan SEVER, Ersin UMULU, Eylül SOĞUKÇAY, İsmet ŞAHİN, Kubilay PENBEKLİOĞLU, Levent ÖKTEM, Mana ALKOY, Özge ÖZDER, Pınar AYGÜN, Seda FETTAHOĞLU, Senan KARA, Tolga YETER
Konusu:Shakespeare’in en sevilen komedilerinden biri olan 12. Gece’de, ikiz kardeşler Viola ve Sebastian, bir gemi kazasından sonra, birbirlerini öldü sanıp ayrı düşerler. Viola, Illyria dükü Orsino’nun hizmetine girebilmek için erkek kılığına girer. Orsino adına güzel Olivia’ya kur yapmakla görevlendirilir. Olivia ise kardeşinin ölümünden sonra yastadır ve ayağına gelen herkesi geri çevirmektedir, ta ki şimdi erkek kılığındaki Viola’ya aşık olana dek. Bu sırada, Olivia’nın dayısı Tobi, tutucu hizmetkar Malvolio’ya şamatalı bir oyun oynarak, bu cümbüşlü kimlik yanılması ve karşılıksız aşk hikayesini iyice kızıştırır.
Salona girer girmez, biz neden daha önce gelmedik diye geçirdik içimizden, aslında sadece içimizden fısıldamadık Gökhan ve ben direkt söyledik birbirimize 🙂 Aslına bakılırsa, biz daha izlemeden çok sevmiştik tiyatro oyununu.
Dili çok akıcı, oyuncu kadrosu oldukça güçlü. Bennu Yıldırımlar‘ ın enerjisi tam tahmin ettiğim gibiydi zaten. Özge Özden’in de rolü kendisinde o kadar yakışmıştı ki, bir bütün gibiydi. Bir renkti oyunda adeta. Bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum açıkçası. Dekor ,müzik ve kostüm de apayrı güzeldi. Dekor değişikliklerinin çoğunu ben hissedemedim neredeyse oyunun bir parçası gibiydi. Viola ve Sebastian olarak iki karakterde olan Senan Kara da, iki karakteri de ince ince, güçlü bir şekilde oynuyor. Levent Öktem‘ in de leopar kıyafetiyle sahnede şarkı söylemesi de bizi oldukça güldürdü. Serdar Biliş ve iki saat ve tek perde olan bu fevkalade oyunun tüm kahramanlarına ayrı ayrı teşekkürler..
Bu güzel akşamdan sonra tiyatroya gitmeyi sıklaştırma kararı aldık. Ayda bir kaç kez sinemaya gidiyoruz ama bir kere tiyatroya gitmek aklımıza gelmiyor değil mi? Oysa orada koca bir emek var. Her hareket, her söz belki defalarca çalışılıp denenmiş, aranızda sanatçıyla metrelerce uzak olmayan az bir mesafe ve bir samimiyet oluşuveriyor. Sinemada emek yok demiyorum yanlış anlaşılmasın ama tiyatronun tadı bir başka..